Site icon Tercüme Bürosu – Çeviri Çözümleri

Çeviride Yabancılaştırma ve Yerlileştirme

çeviride yerlileştirme ve yabancılaştırma

çeviride yerlileştirme ve yabancılaştırma

Bugün elinize herhangi bir yabancı yapıt aldığınızda bazen okuduğunuzun bir çeviri olduğunu anlar bazense kendi dilinizde yazılmış gibi hissedersiniz. Bu durumun nedeni ise çeviri yaparken kullanılan önemli iki stratejidir: Yabancılaştırma (Foregnization) ve Yerlileştirme (Domestication) Çevirmenler-özellikle de çevirinin akademik boyutlarını irdelemeyenler- bu stratejileri kullansa dahi farkına varmayabilir. Çeviride yabancılaştırma ve yerlileştirme için alternatif görüşler ve yorumlar…

Yabancılaştırma ve Yerlileştirme Nedir?

Öncelikle yabancılaştırma ve yerlileştirme kavramlarının anlamlarına değinmek gerekir. Yabancılaştırma, çeviri yaparken çevirmenin olabildiğince kaynak metnin özünü koruması, ideolojisini aktarması ve yapısal olarak da kaynağa sadık olmasıdır. Bu nedenle çevirmen kaynak metinden aldığı bir kesitin sırf erek okur daha iyi anlasın diye özünü bozmamalıdır.

Yerlileştirmede ise çevirmen, metni erek okuyucunun kültürel değerleri ve kullanımlarına göre çevirmeli, gerekirse değiştirmelidir. Böylece okuyucu, metni kesintisiz ve sadelikle okuyabilir ve hatta metnin çeviri bir metin olduğunu unutarak kendi ana dilinde yazıldığını varsayabilir. Böylece her iki stratejinin de kendine göre avantajları olduğundan çevirmenler, kendi benimsedikleri yaklaşımı titizlikle araştırmalı ve çevirilerinde uygulamalıdır.

Berman’a Göre Çeviride Yerlileştirmeye Neden Olan İlkeler

Antoine Berman, ünlü bir Fransız çevirmendir ve 1942-1991 yılları arasında yaşamını sürdürmüştür. Bu süreç içinde çevirdiği önemli eserlerin yanı sıra akademik olarak da araştırmalar yapmış ve günümüz Çeviribilim bölümlerinde okutulan kaynaklarda da çalışmalarına yer verilmiştir. Berman’ın üzerinde durduğu konulardan biri ise bir çevirmenin bazı kaçınılmaz ve zoraki durumlar nedeniyle yabancılaştırma stratejini uygulamasının neredeyse imkansız olmasıdır.

Bu nedenlerden ilki çevirmen açıklık ve mantığa bürüme ilkesine takılmaktadır. Örneğin uzun ve karmaşık olarak çevrilen bir bölümün ardından genellikle dipnot eklemekte ve okuyucuya ne söylenmek istediğini anlatmaktadır. James Joyce’un en bilinen eserlerinden “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi” kitabını ele alalım. Bu kitap şu ana kadar üç çevirmen tarafından çevrilmiştir ve bu kişiler; Murat Belge, Fuat Sevimay ve Veysel Çetin’dir. Fuat Sevimay çevirisine göz gezdirdiğinizde neredeyse her sayfada dipnotlar bulunur. Öyle ki bu dipnotlar arasında çeviride söz oyunları kaybolmakta ve okuyucu belki de heyecanlı bir bölümde sık sık kesintiye uğramaktadır. Bu durum, Berman’ın açıklık ve mantığa bürüme prensiplerine örnektir ve çevirinin istemsizde olsa yerlileşmesine neden olur. Bunun yanı sıra Berman, bazen kaynak dildeki sözcüklerin birebir erek dilde aktarılamayacağını ve bu nedenle “genişletme” stratejisinin uygulanacağını söyler. Buna örnek olarak ise tek bir karşılığı bulunmayan Almancadaki “sehnsucht” kelimesi örnek verilebilir. Bu gibi kelimeleri bir kelimedense genişleterek bir cümle ile aktarmak gerekir. Diğer ilkelerden bazıları; metinde ritmin bozulması, dil bilgisi yapılarında bozulmalar yaşama, erek dilde anlatım yetersizliği, deyimlerin tam olarak aktarılamamasıdır. Bu gibi etkenler yüzünden yabancılaştırma yapmak çok zordur ve çevirmenler farkında olmadan yerlileştirmeye gidebilir.

Venuti ve Çevirmenin Görünmezliği

Lawrence Venuti, günümüzde halen çalışmalarına devam eden Amerikalı bir çevirmendir. Venuti, Berman’ın ilkelerinden yola çıkarak yerlileştirmenin baskın olduğunu söyler. Ancak yerlileştirmenin özellikle olumsuz kısımlarına değinir. Venuti’ye göre çevirmen ancak yabancılaştırma yapmak istiyorsa görünürdür, yani okuyucu çeviri bir metin okuduğunun farkındadır. Fakat çevirmenler, genellikle bu yaklaşımı benimsemez ve metin ile kendi yaklaşımları arasına bir çizgi koyarak olabildiğince erek kültürün bakış açısını, söylevlerini ve günlük dil kullanımlarını aktarmaya çalışır. Böylece çevirmen görünmez bir role bürünür; yazılanlar sanki ilk elden, yazarın ağzından çıkmış gibi okuyucuya ulaşır ve okuyucu kapağa bakmasa yabancı bir eser okuduğunun farkına varmayacaktır. Günümüzde genellikle popüler roman çevirileri yapılması ve postmodernizmin etkileri ise hem dilde hem de metinlerde standartlaşma ve tektipleşmeye neden olmaktadır. Çünkü popüler metinler, akıcı çeviri ister ve bu da eser her ne kadar bir Amerikan imajı verse de aslında yerlileşme ürünü olarak ortaya çıktığını gösterir. Egemen yayın dünyasındaki eserler ve standart dil, küreselleşme ile erek okura gittikçe tanıdık gelmeye başlar. Çevirmen ise yazar ve eser arasındaki saydam bir perde olarak yerini alır.

Nazım Hikmet’e Göre Yabancılaşmanın Önemi

Nazım Hikmet, yabancılaştırmanın dili zenginleştirdiğini savunmuştur. Çevirmen ise bir kültürü, dili ve ulusu ortaya çıkarmalıdır. Onu diğer bir kültürün altında gizlememelidir. Örneğin Tolstoy’dan bir kitap okuyorsak bunun Rus Edebiyatı altında yazıldığını, kendine özgü deyişleri olduğunu hissetmeliyiz. Bununla ilgili Rusça ve Türkçe arasında verilecek çok yerinde bir kullanım örneği vardır. Ruslar, sevdikleri kişiler için “güvercinim” der; ancak biz bunu genellikle “gözümün nuru” şeklinde kullanırız. Ancak her ne kadar mesajı aktarsak da ortadaki söz güzelliğini bozarak yerlileştirmeye ve onu kendi dilimize uyarlamaya çalışırız. Fakat “güvercinim” düşünüldüğünde Türkçede de bir his olarak “gözümün nuru” kullanımının yerini alabilecek bir kelimedir. Bu nedenle yabancılaştırma yapmaktan çekinilmemeli ve gerekirse dile yeni kelimeler, kullanımlar kazandırılmalıdır.

Ancak Nazım Hikmet’in aksine Nurullah Ataç ise erek okuyucunun da düşünülmesi gerektiğini söyler. Eğer erek dil, farklı kalıplarla zorlanırsa bu okuyucunun yazılanları anlamasını zorlaştıracaktır; bu nedenle yerlileştirme yaparak kaynak metin ile biraz oynamanın sakıncası yoktur. Çeviriden beklenen ise erek dilin doğasını değiştirmeden kaynak metni aktarabilmektir.

Görüldüğü üzere yerlileştirme ve yabancılaştırma üzerine farklı düşünceler hem çevirmenler hem de yazarlar tarafından dile getirilmektedir ve her gün araştırmalar artmaktadır. Bu nedenle bilinçli çevirmenler, kendi alanlarındaki çalışmaları takip ederek bakış açısını yönlendirmektedir.

Çeviri Çözümleri

0212 221 45 21 & 0553 910 31 32

Exit mobile version