Dil ve kültürün arasındaki bağ, birçok dilbilimci ve kültür çalışmalarında uzman akademisyen tarafından ortaya konmuştur. Bir dil, ilk ortaya çıktığında dahi içinde bulunduğu toplumdan etkilenerek şekillenir ve hatta farklılaşır. Bu duruma örnek olarak köklerini Latinceden alan fakat girdiği toplumlarda başkalaşan Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca dilleri örnek verilebilir. Bu nedenle dil ve kültür arasında yüzyıllardır süregelen bir ilişki vardır. İsrailli kültür araştırmacısı ve Profesör Itamar Even Zohar da bu ilişki üzerine araştırma yapan kişilerdendir. Yaptığı araştırmalar ve elde ettiği veriler sonucunda Çoğul Dizge Kuramı ’nı (Polysystem Studies) ortaya koymuştur.
Kültür Aslında Çoklu Bir Sistemdir
Çoğul Dizge Kuramı, bir sistem kuramıdır ve birden fazla sistemin bir araya gelmesi ile oluşur. İçine sanat, siyaset, edebiyat, dil, kültür ve sıralayabileceğimiz daha fazla alanı alarak bir döngü ve etkileşim ağı oluşturur. Bu alanlar sistem içinde birbirini etkileyerek değiştirebilir ve dönüştürebilir. Yani bu sistem durağan değil, dinamiktir. Örneğin basında bir haber çıkmıştır ve bunu okuyan bir edebiyatçı haberin etkisinde kalır. Nihayetinde bu haberin içeriğine de değinen bir roman yazar. Bu roman popülaritesi arttıkça diğer dillerde çeviri imkanı bulur. Bu durumda edebi yönden ülkenin prestijini artırır. Gördüğümüz üzere bir süreç vardır ve bu süreç içerisinde her alan birbirinden etkilenerek ortaya yeni bir malzeme çıkarır. Bir sonraki alan ise bu malzemeyi işler. Bu nedenle Çoğul Dizge Kuramı’nın devingen bir yapısı vardır.
Merkezde Bulunan Ögelerin Saygınlığı
Bu sistemler döngüsünün merkezinde ve çevresinde bulunan eserler, ögeler ve düşünceler vardır. Merkezde olanlar tüketilenlerdir. Popüler olmaları ve belli bir kitleyi yoğun olarak etki altına almaları gerekir. Fakat kalıcı olmak zorunda değillerdir. Bir dönem yüksek tüketilme oranına ulaşmış ve sonrasında etkisini yitirmiş olanlar, merkezden çevreye geçerler. Sonunda halkanın dışına da çıkabilirler. Bir de birincil olma durumu vardır ve bu edebiyat üzerinden örneklendirilebilir. Birincil edebiyat, yenilikçi olandır ve bu sayede kitlelerde merak uyandır.
Hem birincil olan hem de merkezde olan eserler, her zaman saygın olmak ya da diğer ülkelerde prestij sahibi olmak zorunda değildir. Örneğin Dostoyevski Suç ve Ceza romanını düşünürsek eser hala merkezde olan, akademik olarak incelenen, konferanslarda işlenen bir eserdir ve prestiji vardır. Ancak bir dönem için Türkiye’de popüler olan Pucca romanlarına değinirsek bir günlük biçiminde yazılmış kitapların özellikle kadınlar arasında popülaritesi artarak merkez konuma geçmiştir. Ancak eser bir müddet sonra diğer romanların arasında yer almıştır. Bu nedenle merkezde bulunan eserler her zaman prestijlidir demek doğru bir yaklaşım değildir. Birincil edebiyatta vadesi dolan eserler, ikincil edebiyata geçerek durağanlaşır.
Klasikler Merkezde Olmak Zorunda Değildir
Nitelikli bir yazar, kitap çıkarır. Fakat bu eser her zaman merkeze gelme durumunda değildir. Özellikle günümüzde halkla ilişkiler uzmanları, bazı eserleri ön plana çıkarırken daha nitelikli eserler arka planda kalabilir. Sistemin bir parçası, gene ötekini etkilemiştir. Klasikleri örnek vermek gerekirse her eserin merkezde olduğunu söyleyemeyiz. Akademik dünyada incelenen ve tartışılan bir eser halk tarafından dili ve anlaşılma güçlüğü nedeniyle tercih edilmeyebilir. Bu nedenle merkeze geçmektense çevrede kalır. Ancak bu durumun her zaman böyle olacağı söylenemez. Çünkü belirttiğimiz üzere bu devingen sistemde; gittikçe okur yazar kitlesi artmakta, eğitim olanakları gelişmekte ve 15. yüzyılda okunurluğu az olan bir eser şimdilerde daha kolay anlaşılabilmektedir. Aynı şekilde eskiden kütüphanelerden temin edilen eserlere teknolojik olanak sayesinde anında e-kitap olarak ulaşabilmekteyiz. Bu nokta da gene eserlerin niteliği kadar pazarlaması da ortaya çıkmaktadır.
Küreselleşmenin Popülariteyle İlişkisi
Küreselleşme arttıkça toplum her alanda daha hızlı gelişmektedir. Bilginin ulaşması ve edinilmesi saniyeler içinde gerçekleşir. Aynı şekilde edebi bir eserin yayınlandıktan sonra yayılması ve kitleler tarafından okunması da en kısa sürede gerçekleşir. Çeviri ise milletleri kültürel, düşünsel ve dilsel olarak bağlayan bir alandır. Edebiyat dizgesinin bir parçası olan çeviri, aynı eserlerde olduğu gibi farklı konumlarda yer alabilir. Örneğin edebiyat dönüm noktaları geçiriyorsa, bunalımlar varsa ya da henüz genç ve yerleşme sürecindeyse çeviri de bu durumdan etkilenerek çevre konumuna yerleşebilir. Fakat edebiyatın üretken olduğu, film sektörleri ile iç içe geçtiği dönemlerde ise merkeze geçerek çeviri sektörü de artar. Bu da çeviri olgusunu toplumsal ve tarihsel bir kurama oturtur.
Çoğul Dizge Kuramı – Polysystem Studies
Diller arası ilişkiler, çeviri kuramları ve bilgi felsefesi gibi konularda blog yazılarımızı takip etmek için sitemizde yer alan diğer makalelerimizi okuyabilir, görüş ve önerilerinizi info@ceviricozumleri.com mail adresimiz ile bizimle paylaşabilirsiniz…
Çeviri Çözümleri